top of page

Neden Başkasına Verdiğimiz Tavsiyeler En İyisidir?

  • nurklync
  • 17 Nis 2022
  • 2 dakikada okunur

“Ele verir talkını, kendi yutar salkımı”


Türk Atasözü


Önceki yazımızda yaşadığımız bir olayı dışarıdan gözleyip üçüncü bir göz gibi değerlendirsek - olay ile kendi aramızda bir mesafe bırakabilirsek vereceğimiz kararların bizi özgür kılabileceğinden bahsetmiştik. Buradaki “üçüncü göz” kavramını, tıpkı çevremizdeki insanların anlattığı problemlere ürettiğimiz çözümlerin oldukça iyi olmasıyla açıkladık. Aynı sorunla dostlarımız geldiğinde onlara şefkatle ve destekle yaklaşabiliyoruz, en mantıklı kararın ne olduğuna dair yönlendirme yapabiliyoruz. Peki neden kendimize bu çelmelerimiz?

A: Spora başlamak istiyorum ama her seferinde erteliyorum.
B: Kesinlikle başlamalısın ve yapabilirsin inan düzene girdiğinde daha çok motive olacaksın. Zor kısmı başlamak, başladıktan sonra devamı gelecek. Haftanın belli günlerini belirle kendine, o günlerden başla. Mesela ilk gün 15 dk ile başla, hatta 10 dk. Günden güne süreyi arttırırsın zaten. Artık çok güzel uygulama ve videolar var yönlendirici. Tek başına keyif almıyorsan bir spor salonuna da yazılabilirsin. Hem enerjin de artar günün kalitelileşir, yeni insanlarla da tanışırsın.
A: Evet doğru diyorsun.

B.’ye bu yol gösterici ve destekleyici konuşması için teşekkür edelim. Peki kendisi yetiştirmesi gereken projesini hala neden erteliyor? Her gün projesine 10-15 dk zaman ayırıp günden güne süreyi arttıramaz mı? A.’ya atması gereken adımları anlatırken gösterdiği rahatlık ve inanmışlık, kendi projesi söz konusu olduğunda nereye gidiyor? Diğer yandan A., B.’nin söylediklerinin doğru olduğunu zaten bilmiyor mu?

Mesele; şikayet ettiğimiz ve/ya rahatsızlık duyduğumuz durumlara, onların bizde yarattığı etkiyle yaklaşıyor olmamız. Ne yapılması ne yapılmaması gerektiğini bilmediğimizden değil; temelde bizi bunları yapıp yapmamaya iten sebepleri bilmediğimizden ve/ya baş edemediğimizden. İçten içe kendimiz için en doğru kararın ne olduğunu bilsek de o adıma atamamamızın sebepleri var. Örneğin; A.’nın spora başlamayı ertelemesi yaşantısındaki özdisiplin problemi ile ilgili olabilir. B.’nin projeye başlamayı ertelemesi ise belki de mükemmeliyetçi yapısıyla ilgilidir. “O adamı terketmelisin.” denilen C.’nin terk edememesi, kendisini değersiz hissettiği ilişkilerin içinde kalmasına neden olan çocukluk yaşantıları ve inandıklarıyla ilgili olabilir. Hatta C., kendisiyle benzer bir ilişki yürüten D.’ye böyle bir ilişkiyi hemen bitirmesi gerektiğini söyleyebilir, bunun için onu son derece destekleyebilir ve yanında da olabilir. Ama söz konusu kendi ilişkisi olduğunda belki de “Ama” larla başlayan cümleler kuruyordur. Ya da “Evet haklısın.” deyip yine de aynı döngünün içinde kalmaya devam ediyordur.

Çocuk yetiştirirken esnemeyen ve net kurallar koyan E., aşırı fedakâr F.'yi anlamayabilir. Ve belki de F.’nin çocuk yetiştirme tarzını her ortamda eleştirmektedir. Benzer şekilde F. de, E.’nin çocuklarına üzülüyor olabilir. Bir araya geldiklerinde ise birbirlerine ne yapmaları gerektiğiyle ilgili önerilerde bulunuyor olabilirler.

İhtiyaç duyduğumuz şey, birilerinin bize ne yapmamız gerektiğini söylemesi değildir. Böyle bakıldığında karşımızdaki insanlara harika tavsiyeler vermemizin de bazen bir anlamı olmayabilir. Bu yüzden terapiye hiç gitmemiş insanlar, terapide “akıl verilmediğini” duyduğunda şaşırır. Terapist “akıl veren” pozisyonda değildir. Çünkü terapist bireyin içsel gücüne güvenir ve inanır. İnsan her an gelişmeye ve büyümeye devam eder ve kendisi için en iyisini bilir. Yaşadıkları, ne yapması gerektiğini bilmediğinden değildir. Yapmak isteyip de yapamadıklarının, kendisini neyden koruduğunu / temeldeki hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını / davranış repertuarında hangi deneyimlerin hiç olmadığını terapistin eşliği ile keşfedebilir. Bu eşlik, bireyin kör noktalarını aydınlatabilir. Böylece bireyin kendisi ile ilgili artan farkındalığı onu kısır döngü şekline bürünen şikâyetlerinden özgürleştirebilir.

Uzman Klinik Psikolog

Nur KALYONCUOĞLU



 
 
 

Comentarios


© 2018 by Nur Kalyoncuoğlu

bottom of page